Geçmişin izini süren, geleceğe ışık tutan bir yolculuğa hazır mısınız?

Tarihin, bilimin, kültürün ve sanatın engin dünyasında; derin bir hafızaya sahip olan filler gibi geçmişin her detayını unutmadan, geleceği birlikte keşfetmek için buradayız! Fil Tarih, tarihin tozlu raflarını karıştırırken bilimsel yeniliklerden, sinemanın büyüleyici dünyasından ve çevre sorunlarına dair en güncel yaklaşımlardan ilham alıyor.

Tıpkı filler gibi her ayrıntıyı hatırlayarak, her hikâyeyi titizlikle saklayarak bilgiye, kültüre ve sanata dair zengin bir dünya sunuyoruz.

Tarihi unutulmaz kılmak, bilimi anlaşılır kılmak ve sanatla ruhunuzu beslemek için buradayız.

Ad

resme alternatif yazı

Mektuplar Işığında Toplumsal ve Tarihsel Bağlar

Mektuplar, tarihçilerin genellikle başvurmadığı ya da yeterince önemsemediği kaynaklardır. Çünkü mektuplar bireyseldir. Sıradan iki insan arasındaki sıradan konuşmaları içerir. Oysa tarihçiler sıradan ve gündelik olanla çok fazla ilgilenmezler. Devlet, devlet başkanı, devlet adamları, komutanlar gibi üst düzey kişi ve kurumlarla ve onlarla alakalı kaynaklarla daha çok ilgilenirler. Örneğin bir tarihçi posta teşkilatıyla alakalı pek çok araştırma yapabilir. Teşkilat nasıl bir geçmişe dayanır, yapısı nasıldır, memlekete onu ilk kim getirmiştir, nerelerde posta ağı gelişmiştir gibi konuları inceleyebilirler. Çünkü tüm bunlara ait pek çok ‘resmi’ kayıt bulma imkanları vardır. Hatta en çok nereler arasında teslimat yapılmaktadır sorusunu da cevaplayabilirler. Ancak bu teşkilatın taşıdığı mektupların içeriğiyle çok fazla ilgilenmezler. Oysa mektuplar da yazıldığı dönemle ilgili önemli kaynaklardır. Cephedeki bir askerin ailesine gönderdiği mektup, savaşla ve cephenin durumuyla alakalı bize resmi kayıtlardan çok daha fazla bilgi verebilir. Ya da iki aşık arasındaki mektuplaşmalar, birbirlerine karşı kullandıkları sözcükler, buluşmak için sözleştikleri yerler bize mektubun yazıldığı dönemle ve yerle ilgili eşsiz bilgiler sunabilir.


Letters


Tanzimat Dönemi’nden itibaren cemaatten bireye doğru bir geçiş söz konusudur. Bu dönemden itibaren birey önem kazanmaya başlamıştır. İlk realist roman olan Araba Sevdası’nın bu dönemde yazılması tesadüf değildir. Tanzimat Dönemi’nin başlarında doğan ve o kültür içinde yetişen Recaizade Mahmut Ekrem 1898 yılında Araba Sevdası romanını yayınlamıştır. Roman aslında Batılı bir geleneğin devamıdır ve daha çok bireyin yaşadıklarının önemini ifade eder. Araba Sevdası  da bir bireyin başından geçenleri anlatır. Bu bireyin önem kazandığını gösterir. Sıradan bir insanın başından geçenler önem kazanmaya, hatta romanlara konu olmaya başlamıştır. Ancak tarih yazımında bireyin önemi oldukça geç anlaşılmıştır. 1970’lere kadar tarih yazımı hep resmi kaynaklara dayalı olarak kurumlarına arşivlerinden derlenenen kaynaklarla gerçekleşirdi. Bu sebeple bu kaynaklarda geçmiş dönemlerdeki sıradan insanlara ait bilgi bulmak ya da başka bir bakış açısıyla yazılmış kaynak bulamak zordu. Ancak özellikle 1970’lerden itibaren aşağıdan yukarıya bir tarih yazımı gelişmeye başladı. Bu sebeple önceleri göz ardı edilen hatıratlar,  anılar, mektuplar, seyahatnameler…vb. kaynaklar, yani sıradan insanların yazdığı resmi olmayan kaynaklar önem kazanmaya başladı. Bu doğrultuda bir sosyal tarih anlayışı da gelişti. Sözlü tarih çalışmaları yaygınlaşmaya başladı. Resmi kayıtlara dayalı olarak kişilerin ve kurumların tarihini yazma geleneği elbette ihmal edilmedi. Ancak sıradan insanların görüşleri bu tarih yazımına eklemlendi. Örneğin, tarihçiler Sümerbank’ın tarihini resmi kaynaklara dayalı olarak yazarlarken aynı zamanda bankanın çalışanlarıyla da görüşmeye başladılar. Böylece bu sıradan insanların o kurumla ilgili görüşleri de tarih yazımında kendine bir yer bulmayı başardı.


Bu doğrultuda geçmiş dönemlere ait mektuplar da büyük önem kazandı. O dönemde yaşayan iki insan arasında gerçekleşen (aşk, iş, haberleşme…vb. temalardaki) mektuplaşmalar  döneme birey perspektifinden bir ayna tutmamıza yardımcı oldu. Resmi kaynaklarla ulaştığımız bilgilerin yanına, mektuplardan ve bunun benzeri diğer kaynaklardan ulaştığımız bilgiler de eklendi. Böylece toplumsal tarih yazımı gelişmeye başladı. Mektuplar sıradan insanlar arasındaki gündelik hayat ilişkilerini anlamamızın yanısıra dönemin dünyasını da anlamlandırmamıza ve tarih çizgisindeki yerine yerleştirmemizde bizlere yardımcı oldular.


Tarih yazımında mektupların birincil kaynak olarak kullanılması; araştırmacılara geçmişin insan ilişkilerine, gündelik yaşantısına ve düşünce dünyasına dair eşsiz bir pencere açmıştır. Nitekim tarihçiler için mektuplar yalnızca olayların resmi kaydını değil, aynı zamanda o dönemin insanlarının duygularını, düşüncelerini ve beklentilerini de anlamaya olanak tanımıştır. Bu yönüyle mektuplar yalnızca soyut veriler sunan resmi belgelerden farklı olarak, tarih yazımına canlılık ve derinlik kazandırmaktadır.  Özellikle diplomasi, savaşlar ve kişisel ilişkiler gibi alanlarda mektupların önemi büyüktür. Örneğin 19. yüzyıl Osmanlı bürokratlarının ya da Avrupa monarşilerinin birbirlerine yazdığı mektuplar, dönemin siyasi atmosferini anlamak için paha biçilmez bilgiler sunar. Aynı zamanda günlük yaşamda yazılan sıradan mektuplar da toplumun sosyokültürel yapısını, sınıf farklılıklarını ve bireylerin kişisel dünyalarını açığa çıkarmaktadır. Nitekim mektupların tarih yazımında kullanılması tarihe insan odaklı bir yaklaşım getirerek geçmişin daha empatik ve kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını sağlamaktadır.


Bu konuyla ilgili görüşlerinizi sizler de yorumlarda belirtebilirsiniz.


Yorum Gönder

0 Yorumlar

Ad Code


Responsive Advertisement