Geçmişin izini süren, geleceğe ışık tutan bir yolculuğa hazır mısınız?

Tarihin, bilimin, kültürün ve sanatın engin dünyasında; derin bir hafızaya sahip olan filler gibi geçmişin her detayını unutmadan, geleceği birlikte keşfetmek için buradayız! Fil Tarih, tarihin tozlu raflarını karıştırırken bilimsel yeniliklerden, sinemanın büyüleyici dünyasından ve çevre sorunlarına dair en güncel yaklaşımlardan ilham alıyor.

Tıpkı filler gibi her ayrıntıyı hatırlayarak, her hikâyeyi titizlikle saklayarak bilgiye, kültüre ve sanata dair zengin bir dünya sunuyoruz.

Tarihi unutulmaz kılmak, bilimi anlaşılır kılmak ve sanatla ruhunuzu beslemek için buradayız.

Ad

resme alternatif yazı

İskender ve Helenistik Kültür

 M.Ö. 359 yılında Makedonya'da II. Filip'in tahta çıktığı dönemde, Yunanistan'da Klasik Dönem devam etmekteydi. II. Filip, M.Ö. 336 yılına kadar Atina ve Selanik dahil olmak üzere Makedonya'dan İstanbul'a kadar uzanan geniş bir coğrafyayı fethetti. II. Filip'in fetihleri, diğer fetihlerden farklı bir karaktere sahipti. Yayılmacı bir politika benimsemesine rağmen, ele geçirdiği yerlerin halkını köleleştirmeyerek onlara “eşit vatandaşlık” statüsü tanıdı.  M.Ö. 336 yılında bir suikast sonucu hayatını kaybeden II. Filip’in ardından tahta oğlu İskender geçti. İskender, dönemin en iyi eğitimini almış, genç ve karizmatik bir liderdi. Aristo’nun öğrencisi olarak yetiştiği için felsefe, bilim ve tıp konularına büyük bir ilgi göstermekteydi. Babasının izinden giderek yayılmacı fakat hoşgörülü bir politika izledi; fethettiği bölgelerin halkını köleleştirmeyip, kendilerini bu toprakların meşru yöneticileri olarak kabul etti.  

İskender, tahta geçer geçmez Perslere savaş ilan etti. M.Ö. 480’lerde Perslerin Yunan Yarımadası’na saldırmalarını gerekçe göstererek savaşa girdi. Bu durumda, 160 yıl önce meydana gelmiş bir olaydan dolayı savaş ilan etmesi, savaşın sebeplerini sorgulama ihtiyacı doğurmuştur.  İskender, M.Ö. 334 yılında ordusuyla birlikte Perslerden intikam almak amacıyla Gelibolu üzerinden Anadolu’ya girdi. Ege kıyıları boyunca ilerleyerek Lykia’ya (günümüz Antalya’sı) geçti ve ardından Gordion’a yöneldi. Gordion'un seçilmesinin nedeni, burada yer alan ünlü düğümle ilgili bir efsanedir; efsaneye göre, bu düğümü çözen kişi Asya'nın fatihi olacaktı. İskender, düğümü çözme çabası sonuç vermeyince sinirlenip, düğümü kılıcıyla kesmiştir. Bu eylem, onun tüm Asya’yı fethetmesini sağlasa da, aceleci tavrı ve çözüm tarzı ileride kendi sonunu da getirmiştir.  

İskender, Gordion’dan sonra Anadolu’nun güneyine inerek Mısır’a geçti. Mısır’ı fethederek kendini bu bölgenin meşru yöneticisi ilan eden genç imparator, firavunlar gibi giyinmeye başlamış ve zamanla kendini “Zeus’un oğlu” olarak tanıtmıştır. Bu durum, halk arasında onu yarı-tanrı olarak görmeye başlamalarına yol açmıştır.  Mısır’ı fethettikten sonra Anadolu’ya geri dönen İskender, daha sonra Pers ülkesine yöneldi ve burayı da fethetti. İskender, Pers kültürüne uyum sağlayarak Pers giysileri giymeye ve saç stilini bu kültüre uygun hale getirmeye başladı. Pers prensesi ile evlenip bir oğlu olan İskender, burada durmayarak Hindistan’a doğru yeni bir sefere çıktı.  

Hindistan'daki İndus Nehri'ni geçtikten sonra, başka bir nehirle karşılaşan İskender, ordusunu bu nehirden geçirmek için çaba gösterdi. Ancak askerler, fetihlerin fazlalığı sebebiyle ilerlemeye çekinerek geri dönmeyi tercih ettiler. İskender, ordusunu Arap Çöllerinden geçirirken büyük kayıplar yaşanmasına sebep oldu. Bu durum, bazı tarihçiler tarafından İskender’in, sözünü dinlemeyen ordusundan intikam almak amacıyla kasten yaptığı yorumlarına yol açtı.  M.Ö. 322 yılında Susa şehrine ulaştığında hastalanan İskender, burada hayatını kaybetti. Hükümdarlık süresi boyunca 12 yılda bilinen dünyanın neredeyse tamamını fetheden İskender’den geriye iki tür miras kaldı: siyasi ve kültürel. Siyasi mirası, İskender’in oğlunu parçalayarak öldüren komutanları arasında paylaştırıldı. Kültürel mirası ise Doğu ile Batı’nın sentezini oluşturan Helenistik Kültür'dür.  

 

Helenistik Kültür  

İskender'in ordusuyla birlikte Makedonya'dan Hindistan'a yürürken karşılaştığı en büyük sorun, ordunun ikmalidir. Büyük bir fetih sürecinde olan ordunun, taze kan, yiyecekler ve silahlar gibi ihtiyaçları vardı. Bu nedenle, İskender, fethettiği topraklarda şehirler inşa etme yoluna gitti. Bu şehirler genellikle 100 km veya bazen 400 km aralıklarla kuruluyordu. İskenderiye, İskenderun gibi isimler alan bu şehirlerin yönetimine savaşamayacak emekli generaller atanıyordu. Ordular, bu şehirlerde ihtiyaçlarını giderek yolculuklarına devam ediyorlardı.  Bu şehirler sayesinde Helenistik Kültür hızla yayıldı. Agora, tapınak, meclis, tiyatro ve heykel gibi Yunan şehir devletlerinde bulunan tüm unsurlar İskenderiye şehirlerinde de yer buldu. 

İskender, gittiği her yere tarihçi, coğrafyacı, heykeltraş ve mimar gibi yetenekli kişileri de götürerek, bu şehirlerin hızla gelişmesini sağladı.  Zamanla Batı'dan Doğu’ya büyük bir beyin göçü yaşandı; nitelikli bireyler Batı'dan yeni kurulan İskenderiye şehirlerine göç etti. Böylece kısa sürede Batı Kültürü, Doğu’ya yayılarak Anadolu, Akdeniz kıyıları ve Asya Yunan şehirlerine dönüştü. Örneğin, Adıyaman'daki Nemrut heykellerinde Yunan kültürünün izleri açıkça görülebilmektedir.  

İskenderiye şehirleri, hem Batı'dan göç eden Yunanlar hem de yerli halkın bir arada yaşadığı heterojen bir yapı sergilemekteydi. Ancak bu durum, Yunanlar ile yerel halk arasında bir asimilasyonun gerçekleşmemesiyle sonuçlandı. Uzun vadede, bu durum Helenistik Kültür’ün derinleşememesi sorununu doğurdu. Yine de, Helenistik Kültür, Doğu ve Batı’yı bir araya getiren önemli bir yapı olarak tarih sahnesinde yer aldı.

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Ad Code


Responsive Advertisement