Geçmişin izini süren, geleceğe ışık tutan bir yolculuğa hazır mısınız?

Tarihin, bilimin, kültürün ve sanatın engin dünyasında; derin bir hafızaya sahip olan filler gibi geçmişin her detayını unutmadan, geleceği birlikte keşfetmek için buradayız! Fil Tarih, tarihin tozlu raflarını karıştırırken bilimsel yeniliklerden, sinemanın büyüleyici dünyasından ve çevre sorunlarına dair en güncel yaklaşımlardan ilham alıyor.

Tıpkı filler gibi her ayrıntıyı hatırlayarak, her hikâyeyi titizlikle saklayarak bilgiye, kültüre ve sanata dair zengin bir dünya sunuyoruz.

Tarihi unutulmaz kılmak, bilimi anlaşılır kılmak ve sanatla ruhunuzu beslemek için buradayız.

Ad

resme alternatif yazı

Abélard ve Héloïse

Bazılarımızın yaşadığı, çoğumuzun yaşamadığı, birçoğumuzun ise yaşayamayacağı duygudur aşk. Yaşayanlar için ya da doğru kişiyi bekleyerek aşk ateşiyle yanıp kavrulanlar için bir umuttur. Geceye doğacak güneş, karanlığı aydınlatacak ışıktır. Ancak aşkın bile aydınlatamayacağı karanlıklar vardır. Bu, kimine göre zaman, kimine göre mekan, kimine göre ise kabuk tutmuş bir kalptir. İşte, Abélard ve Héloïse’in öyküsü de Ortaçağ’ın ve karanlık düşmüş kalplerin arasında yitip giden bir aşkın öyküsüdür. 

Heloise & Abelard: A Story of Passion and Sorrow | Bonjour Paris

Pierre Abélard, 12. yüzyılın Paris’inde skolastik, felsefe, diyalektik ve ahlak konularında dersler veren, verdiği dersler ve yaptığı konuşmalarla herkesin dikkatini çeken, şiir ve besteleri  bulunan çok yönlü bir entelektüeldir. Çok genç yaşta, mantık alanında çığır açan eserlere imza atar. Kısa sürede ünlenerek Avrupa’nın en çok talep edilen hocaları arasına girer. Öyle ki, Avrupa’nın çeşitli yerlerinden pek çok öğrenci bu zeki hocadan ders alabilmek için Paris’e akın eder. Héloïse ise Paris’te dayısı Flaubert ile birlikte yaşayan, öğrenmeye meraklı genç bir kadındır. Dayısının sayesinde dönemin en iyi, en zeki, en karizmatik hocası Abélard’dan özel ders alma şansına sahip olur. Ancak, ikili arasındaki bu özel dersler zamanla tarihin en özel duygusuna dönüşürler. Aralarındaki onca yaş farkına rağmen 37 yaşındaki Abélard’ın yüreğine düşen de 16 yaşındaki Héloïse’in yüreğine düşen de aynıdır. Aralarında büyük bir aşk doğmuştur. 

Gelgelelim, ikilinin ilişkileri uzun sürmez. Héloïse’in dayısı aralarındakin ‘yasak’ aşkı öğrendiğinde ayrılmak zorunda kalırlar. Ancak çok geçmeden genç kadının hamile olduğu anlaşılır. Kısa bir süre sonra da Astrolade adını verdikleri oğulları dünyaya gelir. Abélard ve Héloïse, hem ilişkilerinin ve çocuklarının meşruluğa kavuşması için hem de Héloïse’in ailesinin kendilerini affetmesi için evlenmeye karar verirler. Ancak bir kuralları vardır: bu evlilik gizli kalmalı ve asla aile dışına çıkmamalıdır. Çünkü her ne olursa olsun, o Abélard’dır! Avrupa’nın dört bir yanından kendisini dinlemeye öğrenciler koşan, sınıfları dolup taşan, ünlü öğretmen, filozof, teolog Abélard’dır! Evlenerek kariyerini yerle bir edemez, etmemelidir! Çünkü o bir ilim insanıdır; kadınla, çocukla, eğlenceyle ya da başka bir işle meşgul olacak zamanı yoktur! Onun yapacak işleri, dünyaya armağan edeceği görüşleri vardır. Büyük aşkı Héloïse de bunun farkındadır. Hatta bu yüzden Abélard’la evlenmeyi bile istemez. Ancak sevgilisine sözünü dinletemez, Abélard ve Héloïse gizli bir nikahla evlenirler.

Evliliğe rağmen Héloïse’in ailesinin duyduğu öfke dinmez. Onların aşkla yanan yüreklerinin aksine Flaubert’in yüreği intikam ateşiyle yanmaktadır. Abélard, eşini öfkeli ailesinden korumak için onu bir manastıra kapatır. Ancak bu sefer de ailenin öfkesi Abélard’ın üzerine yönelir. Flaubert ve adamları bir gece Abélard’ı yakalar ve onu hadım ederler. Yaşadığı fiziksel ve psikolojik çöküntünün ardından Abélard da kendisini bir manastıra kapatır. Oğulları Astrolade ise başka bir ailenin yanına evlatlık verilir ve bugün dahi akıbeti bilinmez…

Abélard ve Héloïse’e gelince, aradan geçen 13 yıl boyunca ikili görüşmez ve hiçbir şekilde iletişim kurmaz. Taa ki bir gün Abélard’ın yazdığı bir mektup tesadüfen Héloïse’in eline ulaşana kadar… Bu mektup kendisine yazılmamış olsa da Héloïse, tam 13 koca yılın ardından sevdiği adamın kalbinden dökülen satırları görünce dayanamaz. O da kağıdı kalemi eline alır ve Abélard’a bir mektup yazar. Aradan geçen yıllara rağmen aralarındaki kıvılcım yeniden büyür, alev alır. ;

Héloïse’den Abélard’a : -1-
Elin... Elin değmiş bu mektuba. Teşekkür ederim; bana yazmamışsın ama… Elbette tanıdım yazını; değişmemiş hiç. Değişen bir şey olmadı zaten, acı bile aynı acı… Nasıl bilebilirdim senin de hala acı çektiğini tıpkı benim gibi? Erkeksin sen, akıllı, nitelikli. Kendimi avutuyordum: O bir erkek diyordum. Senden beklememeliydim bendeki duygusallığı. Sanıyordum ki, tüm acıları geride bırakacak kadar güçlüsün. Yanılmışım...
Zayıflıktan değil acıların.Öylesine güçlüsün ki, göz göze yaşıyorsun acılarla… 

Abélard'dan Héloïse’e: -2-
Düşmanımsın; kaçıyorum senden. And içtim, unutacağım seni dedim! Ama beceremedim… Her gün seni unutacağım diye yeminler ediyorum, sonra seni düşünürken kendime yakalanıyorum. Okurken seni düşünüyorum. Yalnızken sana dalıyor düşüncelerim. Dualarda bile aklım sende kalıyor…
Düşünmüştüm ki, seni görmezsem eğer bir anı olursun, canım istedikçe belleğimde canlanan. O da canım isterse… Ama ne oldu? Anılarıma gömdüm kendimi, teslim aldın benliğimi. Oysa düşünmüştüm ki; oruç tutarım, çok çalışırım, küçülür gidersin anılarımda. Oruçlar tuttum, gece gündüz çalıştım durdum ne fayda! Yalnızca senin gözlerini okuyorum kitaplarımda…

Héloïse’den Abélard’a : -3-
Olan oldu ikimize de. Açtığımız gibi iyileştirelim yaralarımızı. Mektup yazalım. Seni böyle rahatlatırım ancak.  Beni böyle rahatlatırsın ancak. Elimizde kalan azıcık mutluluğu yitirmeyelim. Hayatımızı mahvettiler, ama karışamazlar mektuplarımıza, onlara dokunamazlar.  Satırlarında kocam olduğunu okuyacağım,  karın olarak sesleneceğim sana. Kağıt üzerinde daha da yakınlaşırız, daha yumuşak, daha sıcak sesleniriz birbirimize. Mutluymuş gibi yaşayan, önce teklifsizleşen, ardından gaddarlaşan, sonunda kayıtsız kalan bir sürü insandan daha mutlu oluruz…

Abélard et Héloïse – Média LAROUSSE

İkili arasında yeniden alevlenen aşk birbirlerine gönderdikleri mektuplarda hayat bulur. Öyle bir an gelir ki; dillere destan, yüreklere umut, sanata konu olan öyküleri; tarihi aşar, sonsuz olur…

Yorum Gönder

0 Yorumlar

Ad Code


Responsive Advertisement